Ben Esra telefonda seni bosaltmami ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32
%100 Gerçek Ensest Anilarım Bolum: 18 Ozge Yengem
Sabah olmak üzereydi gün hafif hafif ağarıyor, güneş doğmaya başlıyordu. Telefonum çalınca apar, topar kalktık. Elime aldım telefonu babam arıyordu. Ferhat’ı Melisa arıyordu. Mete telefonuna bakıyordu;
Mete;
– Beni arayan yok açın lan şu telefonu amına koyayım…
Ben hemen açtım telefonu, Ferhat ileriye gidip açtı telefonu. Mete ortamızda kalmış kime gideceğini şaşırmış bakınıyordu.
Ben;
– Alo baba uyandı mı Zeki?
Babam hüngür hüngür ağlıyordu. Konuşmaya devam ettim;
– Neden ağlıyorsun? Baba yoksa babaaa baba!
Haykırıyordum telefonda, Mete koşarak yanıma geldi omzumdan asıldı;
Mete;
– Lan! Oğlum öldü demeyin konuşun lan ne oldu!
Ben konuşmaya devam ediyordum;
– Baba öldü deme baba!
– Zeki hala yoğun bakımda, doktorlar son kez gelin görün konuşun onunla, çok kritik durumu, ne olacağı belli değil dedi çabuk gelin!
Gözlerim büyümüş elimdeki telefonu yere düşürmüştüm Ferhat diğer köşede hüngür hüngür ağlıyor, ben haykırıyordum. Mete bir Ferhat’ın, bir benim yanıma gidiyor “ne oldu” diye soruyordu.
Ben;
– Beyler kalkın beyler hayata döndürmemiz lazım salak oğlanı koşun oğlum yürüyün lan. Kalkın.
Kollarından tuttum sürüklüyordum. Koşarak Mete’nin arabasına bindik. Son hızda hastaneye ulaştık. Kapıdan koşarak gidiyorduk. Yoğun bakım odasının kapısının önüne geldik. Zeki’nin annesi, babası, ablası yıkılmıştı resmen. Bizimkiler onlarla birlikte ağlıyor, İlayda ile Melisa birbirine sarılmış ağlıyordu. Koşarak babama sordum;
– Nasıl durumu neden kritik? Yalvarırım iyi bir şey söyle baba ölmeyecek değil mi Zeki?
Zekinin ablası üstüme yürüdü;
– Kardeşim senin yüzünden orada yatıyor, ölümün ucunda şuan. Can verecek gibi son nefesini zor alıp veriyor. Ne yap ne et, kardeşimle gir içeriye konuş bırakmasın bizleri tutunsun hayata. Beni dinlemez, çok konuştum onunla ama dinlemez beni, hep kavga ederdik onunla. Lütfen kardeşimi geri getir Kuzey ölmesin!
Hüngür hüngür ağlıyor, gözlerimden alev çıkıyordu. Hemen giydirdiler bizi sırayla içeriye alıyorlardı. Ferhat girmişti içeriye ilk, Ferhat yürümeye hali yok bir şekilde çıktı içeriden. O kadar ağlıyordu ki Zeki öldü sandık.
Ben;
– Lan! İyi mi Zeki? Konuşsana lan! İyi mi?
– Bilmiyorum abi, bilmiyorum.
Ağlayarak geçti çömeldi yere. Koşarak girdim içeriye, kapıda ağzıma, kafama, ayaklarıma, üstüme birşeyler giydirdiler. Koştum Zeki’nin yanına.
Zeki o kadar masum uyuyordu ki, yüzü gülüyordu resmen. Sanki konuşacak, “oo kuzeyin oğlu sen mi geldin?” diyecek gibi yüzü gülüyordu. Ama nefesi dahi zor alıyordu. Ellerini tuttum. Buz gibiydi. Elimi alnına dayadım. Ateş gibiydi. Sanki canı sadece nefesinde kalmış, onu vermeyi bekliyordu. Zekinin elinden tuttum konuşmaya başladım;
– Kardeşim, uyan be, bak dışarıda ailen, sevdiklerin, arkadaşların, Melisa bile ağlıyor lan senin için. Kız hüngür hüngür ağlıyor göz yaşı döküyor orada. Kalk uyan hadi kardeşim. 2 ay sonra parti var. Dayı seni soracak bana, hani şu kestanesini çizdiğin dayı. Ne diyecem ona kardeşim? Öldü gelemedi mi diyecem? Kimse inanmaz lan. Ölemezsin oğlum sen, çok gençsin önünde görüp geçireceğin ne hayat, ne ortamlar var daha. Hadi uyan, aç gözlerini kardeşim. Söz veriyorum sana. Dakikaların çöpe gitmeyecek. Her aradığında saatlerce konuşacam oğlum seninle. Söz bak erkek sözü. Sabaha kadar, dakikaların bitene kadar konuşacam seninle. Her ortama sokacam seni, sikin tekrar alev alacak zeki. “gülüyordum ağlayarak”. Erkek sözü bak sen yeter ki kalk şuradan. Yakışmıyor Zeki senin gibi adama burada bu halde yatmak yakışmıyor. Hademe gülsüm bile merak etmiştir seni göremiyor sonuçta okulda, kim basacak onu kalorifer dairesinde. Hadi kardeşim uyan Zeki.
Hemşire kapıyı açıp odaya geldi;
– Çıkabilirsiniz.
– Hayır daha konuşacaklarım var kardeşimle.
– Lütfen 5 dakika daha sonra çıkın.
Hemşire kapıyı kapattı çıktı;
– Senin yerinde keşke ben olsaydım Zeki, sen yanımda konuşsan sırf senin için uyanırdım. Sen bizim ekibin vazgeçilmezisin oğlum. Sen gidersen bizi kim güldürecek? Kim espri yapacak? Bak şimdi gidiyorum, ama sana söz asla yalnız bırakmayacam kardeşim seni. Uyandığında beni ara zeki, o dakikalarını çöpe gidermeyecem senin.
Ağlayarak kapıdan çıktım. Mete hazırlanmış beni bekliyordu. Çıkınca içeriye girdim.
Üstümdekileri çıkartıyor, haykırarak ağlıyordum. Babam yanıma geldi kafamı omzuna dayadı;
– Baba yalvarırım ölmesin Zeki baba! Keşke ben vurulsaydım, keşke ben ölümle pençeleşseydim. Neden atladı önüme baba? Kurşuna atladı adam gözünü dahi kırpmadı. Bayılmadan önce “kolla arkanı” dedi baba. Zeki ölürse kim kollayacak arkamı ha? Kim kollayacak!
Yengem yanıma gelmiş, ağlıyordu, sarıldı boynuma. “ölüm olmasın kuzey ne sen ne de zeki kimse ölmesin” diyor ağlıyordu.
Kafamı ellerimin arasına koyup hıçkırarak ağlıyordum. Mete’nin suratı bembeyaz içeriden çıktı. Çok ağlıyordu.
Mete;
– Yaşayacak o abi, yaşayacak kardeşim. 4 yıl lan, 4 yılım geçti onunla. Ben ömrümde onun kadar saf çocuk görmedim. Yaşayacak abi, alma Allah’ım onun canını, benim al onun alma. Ben kötüyüm o çocuk iyi, o çocuk sana yanlış yapmadı, o çocuk orada yatmayı hak etmedi. Yaşayacak lan o çocuk, yaşayacak abi…
Kendi kendine konuşarak yürüyordu. Ferhat yanına koştu, koluna girdi, arkasından ben gittim kolundan tutup dışarıya çıkartıyorduk hava alması için Mete hala konuşuyordu;
– Yaşayacak abi, o çocuk ölmeyecek, yaşayacak lan!
Dışarıya çıktık, Mete sayıklamaya devam ediyordu
Ferhat;
– Mete kendine gel lan! Mete alo? Mete kendine gel lan!
Bağırarak bir tokat attı Mete’ye. Mete konuşmayı kesti ağlamaya başladı;
Mete;
– Yaşayacak lan! Yaşayacak lan!
Arabasını yumrukluyor, aynalarını kırıyordu, yumruğu içe pencereleri kırıyordu. Eli kesilmişti, arabayı yumrukluyor, tekme atıyordu. Zor bela sakinleştirmek için tutmaya çalışıyorduk ama gözü dönmüştü Mete’nin. Hemen hastaneye geri soktuk. Sakinleştirici iğne vurdular, eline giren cam parçalarını çıkartıyolardı. Mete’nin canı dahi yanmıyor, yere bakıyordu. Bir süre sonra Mete bayıldı. Onu yatırdılar, serum bağladılar, ellerine pansuman yaptılar. İğne uyutmuştu Mete’yi doktor; “bir süre uyuyacağını” söyledi. Yoğun bakım odasının kapısına çıktık. Zeki gözlerini açacak diye bekliyorduk. Zaman sanki durmuştu. Herkes yorgun, şiş gözlerle kapıya bakıyordu. Saat öğlen 4 gibi doktor girdi içeriye, hepimiz birden canlandık, ayaklanmıştık. Doktor içeride Zeki’ye bakıyordu ama cam falan yoktu göremiyorduk. Hemşire çıktı doktor içerideydi;
– Lütfen hastanın ailesi gelsin!
Annesi, babası, ablası şaşkın gözlerle hemşireye bakıyordu. Annesi ağlamaya başladı, bayılmak üzereydi kocası tuttu, ablası ağlamaya başladı.
Annesi;
– Öldü mü Zeki hemşire? Ne olur bir şey söyle?
– Lütfen içeriye girin doktor bey çağırdı.
Pür dikkat hemşireyi dinliyordu herkes. Zeki’nin ailesi içeriye girdi. Biz meraktan ölmek üzereydik. Dakikalar oldu çıkmamışlardı. Telefonum çalıyordu. Kim olduğuna bakmadım bile hemen açtım;
– Alo?
– Hacı gülle? Dakikalar çöpe gitmesin diye aradım. Ben şuan iyiyim merak etmeyin. Zaten gelip göreceksiniz de. Ben önceden arayayım dedim.
Ulan bu ses? Zeki? Arayan kişiye baktım Zeki yazıyor.
– Zeki? Sen misin?
– Benden başka kim iyiyim merak etmeyin der amına koyayım? Benim tabi, hişt bana bak? Hacı gülle? Dayın bizden başka birini daha mı vurdu? Ondan mı ikilemde kaldın sen bak doğru söyle? Vurdular mı feratımı? Metomu? Alo? Alo? Kuzeyin oğlu? Konuşsana? Alo?
Ben şaşırmıştım, yüzüm gülüyor, mutluluktan ağlıyordum. Millet ben konuşurken yanıma gelmiş; “kim o? Ne zekisi? Kuzey?” soru yağmuruna tutuyorlardı beni. En sonunda cevap verdim;
– Zeki uyanmış! Lan zeki uyanmış!
Koşarak kapıyı açtım, içeriye girdiğimde Zeki yattığı yerden elini sallıyordu bana. Ailesi yüzüme bakıyor gülüyordu. Zeki’nin yanına koştum;
– Ulan Zeki çok korkuttun kardeşim bizi.
Sesi çok yorgundu, ama artık hayati tehlikesi yoktu. Zeki konuştu;
– Hep bu doktor yüzünden, sevenleri ayırdı ciğerimin tekini aldı, hem de en sevdiğim ciğerimdi, en çok onu kullanıyordum ben. Bünye alışık değil tabi küstü, yoksa oho uyurmuyum bu kadar ben?
– Uyumazsın kardeşim. Uyuma bir daha?
– Manyak mısın oğlum? Uykusuzluktan mı öldürecen bu sefer beni?
Gülüyordum. Bizimkiler kapıdan içeriye girdi. Herkes bir odadaydı Mete Zeki’nin yanına koştu sarıldı, ağladı,
Zeki;
– Lan niye ağlıyon oğlum? Ölmedik yaşıyoz. Hişt kız zilli, sende mi geldin?
Melisaya sesleniyordu. Melisa mutluluktan ağlıyordu;
Zeki;
– Zilli seni. Mete kay bakayım. Hişt gel otur yanıma bakayım. Üzüldün mü sen? Ölcem diye mi ağladın?
– Hayır ya ne alaka?
– Hadi hadiii zilli seni, neden ağlayacan başka gel bakayım yamacıma.
Melisa ağlamaya devam ediyor Zeki’ye yaklaştı. Zekiye sarıldı.
– Oh mis gibi de kokuyo
– Zeki sussan hani, herkes burada
– Hee doğru dedin hacı gülle. Sonra şey yaparız o konuyu
– Of zeki
– Kabul et özledin “of zeki” demeyi.
Melisa ağlıyor. Zeki’nin elini tutuyordu;
– Çok özledim, kalk gel de “of zeki” diyeyim bol bol sana.
– Deme
– Nasıl?
– Evlen benimle
– Ne?
– Evlen benimle?
– Ne evliliği zeki?
– Çok ciddiyim buradan çıkınca düğün yapalım. Hişt kız anne, baba. Bana bu kızı alın. Bak almazsanız ölümü görün. Kız zilli sende benle evlenmezsen ölümü gör hee.
Annesi babası gülüyordu. Annesi;
– Kızın rızası var mı bakalım oğlum hem ne ölümü tövbe de saçmalama alırız sen iste.
Babası;
– Alırız paşam. Vermezlerse zorla alırız. Gülüyordu.
Melisa;
– Of zeki ne ölmesi salak.
Koluna hafifçe vurdu. Zeki çok canı yanmış gibi bağırmaya başladı
Zeki;
– Off ne vuruyon kolum ayy kolum koptu kolum ya!
– Ay zeki acıttım mı?
Melisa zekiye yaklaştı. Zeki melisanın yanaklarından öptü.
Zeki;
– Hadi kız he de evlen benimle. Üniversitede evli oluruz ne olacak? Hadi he de he? He dicen mi?
Melisa gülüyordu;
– He Zeki he! Tamam evlenicem seninle
Biz olup bitene inanamıyorduk. Ağzımız açık kalmıştı. Zeki ile Melisa ciddi ciddi evlenecekti. İlayda yanıma geldi sarıldı. Yengemin surat yine düştü.
Zeki gülüyordu bana baktı;
– Hişt kuzeyin oğlu sende İlayda’yı al, çifte düğün yapak. Bak ucuz olur hadi iyisin gene çakal seni.
Zeki ye elimle “sus oğlum” işareti yapıyordum. İlayda yüzüme bakıyor. Gülüyordu. Yengemin suratı asılmış bana bakıyordu.
Ben;
– Siz önce evlenin sıra bize sonra gelir. Lan cidden evlenecek misiniz?
Zeki;
– He dedi hacı gülle kız. Duymadın mı? Git kulak burun boğaza görün bir.
Gülüyorduk.
Doktor konuşmaya başladı;
– Zeki bu kritik durumu da atlattı. Tekrar iç kanama geçirmişti. Ama çok güçlü çocuk kendine geldi. Bundan sonrası rahat. Organ nakli yaptık Zeki’ye. İkinci ciğer uyum sağladı. Tek ciğer sıkıntı çıkarttı. Kanama ya neden oldu. Artık eskisinden de iyi.
Zeki lafa girdi;
– Ooo hacı gülle sıfır model ciğer mi taktın bana?
– Yok zekicim ikinci el ama sıfır gibi bayandan temiz.
– He bayandansa temizdir zaten.
Doktor güldü. Ve konuşmaya devam etti;
– Hiçbir sıkıntı yok artık. Sadece ağrısı sızısı olacak, oda normal. İlaçlarını düzenli içecek. Ve kontrole gelecek. Yakında taburcu da edeceğiz.
Biz resmen “ohh çekiyor, olanlara dua ediyorduk”. Babamın telefonu çaldı. Dışarıya çıktı. Bizde çıkıyorduk zeki seslendi;
– Arkadaşlar siz kalın.
Biz yanında kaldık. Diğerleri çıktı. Zeki konuşmaya başladı.
– Kuzeyin oğlu o ne güzel konuşmaydı öyle. Sırf dinlemek için uyanmadım. Bak söz verdin erkek sözü hemde
– Erkek sözü Zeki,
– Adamımsın.
– Melisa?
Melisa;
– Efendim aşkım?
– Oww aşkım mı dedin?
– Evet. Kocam olacaksın sonuçta
Zeki gülüyordu.
– Bak ölümü gör dediğim için dediysen şaka yaptım.
– Şaka?
– Hayır yani gerçekten evlenmek istiyorum seninle. Eğer kabul edersen
– He dedik ya yine mi kabul edecem.
Zeki çok güzel gülüyordu. Melisa elini tuttu konuşmaya devam etti;
– Sen buradan çık, üniversite sınavından sonra hemen düğün yapalım. Kışın düğün istemem ona göre
– Zilli ye bak yaparız.
Zeki İlayda’ya döndü;
– Kız zilli, bak kuzeyin oğlunu kafala çifte düğün yapalım. Trip at evlenme teklifi etsin sana artık.
– Bakalım kısmet Zeki’cim
Ferhat ile bana döndü;
– Sizler şahidimiz olacaksınız ona göre haa?
Ferhat;
– Oluruz tabi şekerim
Ben;
– Sadıç kim?
Zeki;
– Kuzey’in oğlu. Sadıçım yapardım ama başka arkadaşa sözüm var kusura bakma hacı gülle.
– Kimmiş la o?
– Mete lan Mete kim kaldı başka? Saf lan bu.
Mete;
– Tabbe lan! Ben olacam!
– Aynen hacı gülle adamımsın.
Hemşire;
– Çıkabilirsiniz.
Zeki;
– Wuhhu hemşire hanım, hiç bana yazma artık, ben bugüne bugün evli bir erkek sayılırım. Yani sen arkadaşlarımı dışarı çıkarttıktan sonra woohhoo yapacaksak hiç güvenme
Hemşire;
– Wohhoo?
Zeki;
– Saf ya! Ay canım acıdı, uyuyim mi biraz?
Ben;
– Bak uyu, ama uyanmazsan?
Zeki;
– Sen taktın benim kestaneye ha? Uyancam merak etme çizdirmeye niyetim yok.
Hemşire gülüyordu. Zeki konuştu;
– Zilli ye bak hoşuna gitti.
Melisa;
– Zeki!
– Merak etme aşkım. İlk günden aldatmam seni.
Öpücük attı eliyle. Odadan çıktık. Çok rahatlamıştık. Zeki artık iyileşmişti ya ne olursa olsun artık diyordum. Yengemin omzuna kolumu attım. İlayda olduğu için sanırım indirdi kolumu. İlayda geldi kolumu omzuna attı. Yürüyorduk, dışarıya çıktık babam telefon konuşuyordu. İlayda eve çağırdı yorgun olduğumu söyledim. Arabamıza bindik eve gidiyorduk. Eve vardığımızda babam tekrar kolumdan çekti kenarıya;
– Kuzey! Yengenle birlikte mi oldun sen?
– Baba hayır ya ne alaka?
– Oğlum bak yalan söyleme, sen benim canım ciğerimsin olduysam oldum, seviyorsan seviyorum de! Yalan söyleme hele ki bana sakın söyleme
– Of baba ya nasıl söylenir bu durum? Yanlış anlayacaksın kavga edeceksin, ağzıma sıçacaksın ama tamam ben özge yengeme yıllardır aşığım. Bu ergenlik falan değil, gerçekten seviyor, sahipleniyorum. Sana kim söyledi bunu?
– Ah be oğlum, aşık olacak kadın mı kalmadı?
– Sana kim söyledi? Hem yengemin yani Özge’nin neyi var baba? Onunda bende gönlü olmasa benimle olmaz değil mi? Yıllardır başka erkeğe bile bakmadı. Sadece benimle konuşuyor.
– Özge iyi kadın. Ama işte dayının karısı be paşam.
– Artık değil boşandılar ya çatlatma insanı kim söyledi baba?
– Dayın.
– Dayım uyandı mı?
– Evet, o anlattı neden böle bir şey yaptığını. Bak paşam yengenle olmaz
– Baba olmaz deme lütfen, olur. Gerekirse nikahıma alırım. Eğer oda isterse tabii
– İster mi sence?
– İster baba. Siz yeter ki karşı olmayın. Benim yengemle kan bağım yok. Şerefsiz dayımın karısıydı sadece o kadar. Ne olur benden yana ol. Ben Özgeyi seviyorum baba, karım olsa dünyalar benim olur.
– Bak ben senin yanındayım. Yaş farkınız var sorun değil. Çocukları bizimle büyüdü seni nasıl görürler bilemem konuşuruz bunları ama Özge bu duruma ne der bilmiyorum…
Özge yengem içeriden yanımıza geldi lafa girdi;
– Enişte, benim nasıl bir kadın olduğumu biliyorsun. Evet çocuklarım var, kuzey benden genç. Farkındayım her şeyin. Ama kuzeyi seviyor musun dersen. Canımdan çok seviyorum. Onayın varsa ben kuzeyle evlenir, onun kadını olurum. Çocuklarıma neredeyse o baktı ilgilendi. Sorun olmayacaktır seviyorlar kuzeyi çocuklar. Ne kadar dayı deseler de bu durumu büyüdüklerinde anlatırız gerekirse. İnan bana kuzey den daha iyi eş bulamam zaten. Daha yaşımda genç size ne kadar yük olacam? Ben başka koca istemiyorum. İznin olursa kuzeyle olurum sadece.
– Kızım ben sizden yanayım. Madem öyle diyorsun. Senden iyi gelin mi bulacak benim hanım
Biz çok sevinmiştik babam bizden yanaydı. Arkamızdaydı. Paralı, kariyerli olunca diğerleri de bir şey diyeceğini sanmıyordum. Yengeme sımsıkı sarıldım.
Babam;
– Dayında uyandığına göre sorun kalmadı.
Bana yaklaştı;
– Ortalık karışacak ama arkandayım paşam. Madem seviyorsunuz birbirinizi. İpler benim elimde korkmayın bir şey olmaz size.
– Adamsın be baba.
Eve girmiştik. Duş almak için odama gittim yengem yanıma geldi.
Özge;
– İnanamıyorum artık kocam mı olacaksın?
– Dur daha evlenme teklifi etmedim.
Yüzü asıldı, gitti yatağıma oturdu;
– Ha sen istemiyorsun yani babanla fısır fısır onu konuştun sen
Yanına gidip oturdum sanki onu istemediğimi söyleyecek gibi;
– Yani aslında, saçmalama kızım. Hastayım sana karım yapacam seni dememişmiydim sana?
Sarıldım dudaklarını öpüyordum. Yatağa yatırdım, deli gibi öpüşüyorduk.
Özge;
– Senin sikini yemek, çocuğunu doğurmak istiyorum.
– Bende senin amını istiyorum.
Yengemin üstündekileri çıkarttım artık daha rahattık. Ama evdekileri unutmuyorduk tabii. Memelerini emmeye başladım. Sıcacıktı vücudu. Uçlarını emiyordum. Altımdakileri çıkarttı, kendi altındakilerini de çıkarttı sikim kalktı, direk soktum içine. Git gel yapıyordum. Kucağıma çıktı ellerimi memelerine attım. Kucağımda zıplıyordu. Çok geçmeden içine boşaldım.
Özge;
– Baya birikmiş, erken geldin.
– Uzun zamandır yapmamanın zararı bu galiba.
– Sorun değil aşkım
– Aşkım?
– Kocam mı demeliydim
– Kocam?
– Evet. Artık kocam sayılırsın
– Karım benim.
Belinden tutup inmemiş sikimi tekrar içine sokup çıkartıyordum.
Özge;
– Alla alla boşaldın ama inmedi?
– Uzun zamandır boşalmamanın zararı bu galiba 🙂
– Ahaha olabilir. Sik hadi amımı
Dudaklarını öpüyor hızlı hızlı sikiyordum amını. Bacaklarını belime dolamış elinden gelse taşşaklarımı da amına sokacak. Yaklaşık 40 dakika siktikten sonra tekrar boşaldım içine. Artık inmişti sikim. Amından çıkarttım. Yanına uzandım.
– İnşallah hamile kalırsın.
– İnşallah aşkım çok istiyorum çocuğunu bu sefer doğurmayı.
Dudaklarından öptüm odamdan çıktı. Uyuya kalmıştım. Telefonun sesiyle uyandım Zeki arıyordu. Yataktan fırladım açtım hemen telefonu;
Zeki;
– Alow
– Alo kanka nasılsın
– Hiç iyi değilim hacı gülle.
– Neden kardeşim?
– Sıkıldım oğlum neden gelmiyor sunuz?
Saate baktım daha 8 di. Hasta ziyaretine sabah 10 ve öğleden sonra 4 de alıyorlardı.
– Kanka hasta ziyaretine daha var o yüzden
– Kaçta gelceniz?
– 10 da
– Oho 2 saat konuşak o zaman
– Konuşalım kanka
– Napıyon şimdi?
– Duşa girecektim sen aradın.
– Haa tamam gir kanka ben diğer hacı gülleleri arayayım.
– Tamam kardeşim
– Seviliyorsun kuzeyin oğlu
– Sende kanka
– Görüşürüz bak geç kalmayın. Karımı arıyayım ben.
– Ara kanka geç kalmayız.
Telefonu kapattım. Yataktan kalkıp duşa girdim. Evde bağırış, çığırız sesleri geliyor, annem ile yengem kavga ediyordu. Çok sesliydi. Duş almadan aşağıya koştum…
21. BÖLÜM SONU…
DEVAM EDECEK…
Ben Esra telefonda seni bosaltmami ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32